USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Teknoloji

Osmanlı Dönemi'nde Halka Korku Salan Seri Katil: Hrisantos

Bu hikâyenin dikkat çekici olmasının nedeni; İstanbul’un işgal yıllarında, polis müdüriyetine mektuplar göndererek, “hepinizin kanını içeceğim” diye korku salan 23 yaşındaki Hrisantos’un bu kadar kısa süren hayata bu denli öfke duyması.

Osmanlı Dönemi'nde Halka Korku Salan Seri Katil: Hrisantos
16-03-2023 23:13
Google News

Çocukluğundan ÖZETİ| itibaren bir suç batağına bulaşan Hrisantos; hırsızlık, haydutluk ve adam öldürme gibi pek çok suçun başrolü oldu. Öldürüldüğünde henüz 23 yaşında olan bu genç katilin asıl adı Hristo Anastadiyadis Veledi Ahilya’ydı. Osmanlı emniyetinin sabıka kayıtlarına geçildiğinde ise henüz 16 yaşındaydı.

İstanbul’un mütareke zamanlarında, sıkıntılı sokaklarda haydutlar, külhaniler, jurnalciler ve işbirlikçiler kol geziyordu. Bu zamanların en korku salan çetesini ise Hrisanto, namıdiğer “Kasımpaşa Canavarı” oluşturuyordu.

Terzi çıraklığı yapan Hrisantos, Rum asıllı bir aileden geliyor.

hrisantos

Hrisantos’un babası Ahilya, 1910’da Atina’ya gitmiş ve kendisinin izine bir daha rastlanmamıştı. Annesi Andernohin, eski adıyla Beyoğlu Derviş Sokağı’ndaki (şu an Peremeci Sokak olarak geçiyor) bir umumhaneyi işletiyordu. Bir kız kardeşi ve kendinden 5 yaş büyük bir abiye sahipti Kasımpaşa Canavarı.

Abisi Laternacı Koço, Hrisantos’un başını esas yakan kişidir.

hrisantos

"Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz" dedikleri gibi, Hrisantos’un başına gelen belaların sebebi de aslında abisi Koço olarak gözüküyor. Zanaatıyla meşgul olmak yerine çalma çırpma işlerinde olan vukuatlı birisidir. Daha küçük yaşta da kardeşine “rehberlik” yapan abisi, Hrisantos’u adeta suçun içinde büyütüyor. Karmanyolacılıkla işe başlatıyor. Bu, basit bir ifadeyle ölümle tehdit ederek yapılan soygundur.

Hrisantos, zamanla karmanyolacılığı bir zanaat haline getirince hızlı ve azılı olduğundan etrafta nam salmaya da yavaştan başlıyor. Tabii isim yapınca arkasına da çok takılan oluyor, o devrin bilinen karmanyolacıları da Hrisantos’a katılarak bir çete kuruyorlar. Çetenin üyeleri: Zafiri, Fantoma Mehmet, Harito, Makarnacı Niko, Demirci Andon.

Tüm İstanbul, Hrisantos ve çetesine rastlamaktan ölesiye korkardı.

osmanlı dönemi beyoğlu

Gece vakti, her milletten insanın bulunduğu Pera bölgesi zaten tekin değilken bir de üstüne bu azılı çete ortaya çıktı. İnsanlar sırf bu yüzden sokağa çıkmaya çekinir olmuşlardı. Feriköy, Papazköyü, Dolapdere, Sinanköy, Bülbülderesi ve Beyoğlu’nun arka sokaklarında haraç kesen çeteyi bir müddet sonra bu da kesmemeye başlıyor ve bir tık üstünü yapmayı planlıyorlar: Dükkan soymak.

Süt alma bahanesiyle dükkana giren çetenin asıl maksadı vurgun yapmaktı.

muhallebiciler

Bıçak ve silahla dükkan dolaşarak soygun yapmaya başlayan çete, bir gün Boğazkesen bölgesinde muhallebicilik yapan Recep Usta’nın dükkanına sabahın ilk ışıklarında damlıyorlar. Mahalle suskun, sabahın kör vakti, kimsecikler yok etrafta. Ellerinde demir parçaları ve kamalarla 65 yaşındaki Recep Usta’yı öldürüp kasadan paraları alıyorlar. Sene ise tartışmalı, 1915 ya da 1918 olduğu düşünülüyor. Bunun üzerine çete tutuklanıyor.

Çete, Divan-ı Harbi Örfi’de yargılanarak 15 yıl kürek cezasına çarptırılarak, tutukluluk günlerini geçirmek üzere Umumi Hapishane’ye gönderildi.

Osmanlı döneminden bir hapishane

Halk derin bir nefes alsa da katillerin tutukluluk hali fazla uzun sürmedi. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından birkaç hafta sonra bir sabah gazetelerini okumaya başlayan İstanbullular şöyle bir haberle karşılaştılar:

“Katilden ve kasa hırsızlığından mevkuf olup Umumi Hapishane’de yatmakta olan Hrisantos, Zafiri, Makarnacı Niko ve Fantoma Mehmet, yatmakta oldukları koğuşlarının altından lağım açmak suretiyle firara muvaffak olmuşlardır. Zabıta kendilerini şiddetle takip etmektedir.” Böylece Hrisantos, kaçarak tekrar hürriyetine kavuşmuştu. Kendisi hapishanede iken İstanbul, İtilâf Devletleri’nin işgali altına alınmış, bundan sonra Hrisantos da İstanbul’daki İtilâf Devletleri’nin temsilcileri ile sıkı bir iş birliğine girmişti. İngiliz İstihbarat Servisi’nde casusluk yapmaya başlayan Hrisantos, İngilizler'den para ve silah yardımı da almaktaydı.

İngilizler'in ve Beyoğlu Rumları'nın desteğiyle önü alınamaz bir katil durumuna gelen Hrisantos, yakalanacağı zamana kadar çetesiyle birlikte seri cinayetlerini işlemeye başladı.

madam despina

Bir gece Hrisantos ve çetesi, Beyoğlu’nda Madam Despina’nın yolunu kesip soymak istiyorlar. Kadın, bağır çağır yardım isteyerek direnmesinin ardından Taksim Polis Merkezi’nin memurlarından Mehmet Efendi, olayın içinde buluyor kendisini. Polis memuru, kadının çığlıklarını duyunca yardımına koşuyor. Çete, polis memurunu görünce anında namluyu üzerine doğrultup kurşun yağdırıyorlar. Mehmet Efendi ise oracıkta hayatını kaybediyor.

Polis cinayetleri henüz yeni başlıyordu.

osmanlı polisleri

Hrisantos’a yönelik takibat bu olaydan sonra daha da sıkılaştı. Komiser Fahri Efendi özellikle güvendiği üç polis memurunu yanına alarak Beyoğlu mıntıkasına girdi. Amaçları Hrisantos’u ansızın basmaktı. Lakin Hrisantos ve çetesi erken haber aldığından polislerin peşine düşüp aniden karşılarına çıkıp ateş açtılar. Fahri Efendi de bu esnada hayatını kaybetti; Hrisantos çetesi ise yine arazi oldu.

İstanbul’un en azılı karmanyola çetesi haline geldikleri için etrafta boy göstermekten de hiç çekinmiyorlardı. İtilafçılar arkalarında esip gürlüyorlar. Çete, Beyoğlu Ziba Sokağı’nda iki polise rastlıyorlar: Komiser Muavini Hüsnü Bey ve Polis Memuru Ali Efendi. Polisler uzun bir süre Hrisantos’u takip etse de durumu anlayan Hrisantos, silahına erken davranarak o polisleri de öldürüyor.

Çete, ellerini kollarını sallayarak eğlence mekanlarını gezebilecek özgürlükteler.