USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Teknoloji

"Arılar"dan Dolayı Okyanusa Düşen Türk Yolcu Uçağı

Tarih 6 Şubat 1996, günlerden Salı. Dominik Cumhuriyeti Puerto Plata’daki Gregorio Luperon Uluslararası Havalimanı’nda bekleyen Birgenair’e ait bir uçak vardı. Bekleme sebebi ise ne yolcu bulamaması ne de arızalı olmasıydı.

10-05-2023 21:44
Google News

Dominik, ÖZETİ| bugün belki de hepimizin bildiği gibi o dönemlerde de kış ayları için harika bir tatil adasıydı. Havayolu firması olan Birgenair’in sahibi de Türk iş insanı Çetin Birgen’di. Yolcular Alman, uçuş ekibi ise Türklerden oluşuyordu.

Buraya kadar hiçbir sorun yok. Asıl sorun; uçak, Dominik’ten Frankfurt’a doğru hareket ederken yaşanacaktı. Üstelik sebebi ise dev bir uçağı düşürebilmesine inanamayacağınız kadar küçüktü.

Bir Türk carter şirketi olan Birgenair, filosunda sadece 5 uçak bulunduruyordu.

birgenair

Yeteri kadar yolcuya bilet satamadıklarından dolayı maddi güçlük yaşayan firma, sadece bünyesinde 5 uçak barındırıyordu. O uçaklardan biri de 1996’nın 6 Şubat’ında Dominik Cumhuriyeti’nden Frankfurt’a Alman turistleri taşımak için kalkış yaptı.

301 uçuş numaralı uçak, 9 saatlik uçuş için gerekli hazırlıkları yapıyordu. Çizilen rotaya göre önce Kanada’ya, ardından Atlantik Okyanusu üzerinden Almanya’ya ulaşacaktı.

Uçak, maddi sebeplerden dolayı havaalanında bekletiliyordu.

uçak

Birgenair yetkilileri, şirketin zarar etmemesi için uçağın İstanbul’a maddi zararı karşılayacak kadar yolcuyla dönmesini istiyordu. Bundan dolayı uçak, hareket etmek için yeterli yolcuya ulaşana kadar havaalanında bekletiliyordu. Muhtemelen uçağın kaza sebebi de burada doğmuştu.

Uçuşu 11 senelik Boeing 757-225 gerçekleştirdi.

Pilot Ahmet Erdem .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }

Uçuş ekibinde 11 Türk, 2 Dominikli vardı. Kaptan pilot, toplamda 25 bine yakın uçuş saati olan firmanın en kıdemli pilotlarından Ahmet Erdem’di. Yardımcı pilot ise Aykut Gergin’di. Onun 3.500 uçuş saati bulunuyordu; bu uçak modeli için de kaptan kadar yeterli tecrübeye sahip değildi. Gözetmen pilot ise Muhlis Evrenesoğlu’ydu. Onun da en az Ahmet Erdem kadar uçuş tecrübesi vardı.

Kokpit ekibi, 7 Şubat 1996 günü yerel saatle 23:30’da 301 sefer sayılı uçuşu için kuleden izin istedi. Kalkış öncesi kontroller sağlanırken Aykut Gergin’in iki göstergelerinin uyumsuzluğunu görüp uyarmasına rağmen kaptanın, uçuşu ertelemediği söylenir. Haftalardır evden uzak oldukları için bu durumun sebebinin de bir an önce eve gitme psikolojisi olduğu düşünülüyor.

Uçağın hızı 150 knot’a ulaştı. Bu sınırda kalkışa izin verilmemesi ise artık imkansızdı.

uçak gösterge paneli

Başarılı bir kalkışın ardından uçağın hız göstergeleri normale döndü ve uçak otomatik pilot moduna alındı. Otopilot devreye girer girmez uçak tırmanış açısını olması gerekenden daha da artırdı. Otopilot, kaptan pilotun yanlış gösterdiği hava hızı göstergesini değerlendirerek uçağa komut veriyordu. Hava hızı göstergesi 350 knot’ı gösterdiğinden uçak hız kaybetmek için hamle yapıyordu.

Bu esnada aslında doğru değerleri gösteren yardımcı pilotun hız göstergesi, uçağın hızının çok düşük olduğunu gösteriyordu. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamış olan uçuş ekibi, ne yapacaklarını bilememiş ama uçağı da otomatik pilottan çıkarmamışlardı. Gittikçe daha da kafa karışıklığına neden olan durumu düzeltmek için kaptan pilot, gözetmen pilottan göstergelerle ilgili sigortayı resetlemesini istedi. Sigorta resetlendiğinde ise uçak birbirinden alakasız görsel ve işitsel uyarılar vermeye başlamıştı.

Uçağın hızlı gidip gitmediği, dışarıya bakıldığında pilotlar tarafından anlaşılamıyor muydu?