Yaşam

Usta oyuncu Zihni Göktay: 'Tiyatro özgür olmalı'

Adana Altın Koza Film Festivali’nde ‘Orhan Kemal Emek Ödülü’ne değer görülen, usta oyuncu Zihni Göktay ile uzun soluklu bir sohbet ettik.

Usta oyuncu Zihni Göktay: 'Tiyatro özgür olmalı'
31-08-2022 08:16

Bazı ÖZETİ| sanat insanları vardır, her kelimesi önemli bir ders gibidir. Söylediklerini can kulağıyla dinlemek gerekir. Yaşı kemale ermiş ama ununu eleyip eleğini daha asmamış çünkü; daha çok ihtiyacımız var böyle sanatçılara. Yolları uzun, evet engebeli ülkemizde. Yine de yılmak, yorulmak bilmezler. Türkiye’nin karanlık dönemlerinde dim dik durmuşlar. Daha çok uzun yolları var.

Yakın zamanda böyle değerli sanatçılardan Zihni Göktay ile Fenerbahçe Parkı’nda buluştuk. Denize karşı kahvesini yudumluyordu. “Kahveye eşlik edebilir miyim” dedim. “Acı olsun kahvemiz”!

“Nasılsınız” diye sordum: Göktay, “Tiyatrodayım bir gün. Aziz Nesin’in bir oyunu sahneye konuyor. Ben de yönetmen yardımcısıyım. Aziz Nesin ‘Ben prömiyere gelemeyeceğim, genel provaya geleyim’ dedi. Üsküdar Musahipzade Celal Tiyatrosu’ndayız. Burası Darülbedayi yani her tiyatroda olduğu gibi birtakım genel provada eksikler olabiliyor, aksesuar eksiklikleri filan, o gün de bir şeyler eksik ve benim daha asabi ve titiz yıllarım, her zaman titizim de o zaman yönetmen yardımcılığının verdiği sorumluluk da var. Bal fıçıları mı ne eksik gelmiş. Arıların kanatlarından bazıları gelmemiş, kızlar ‘benim kanadım nerde, o nerede, bu nerede’ diyor. Sinirlendim. Bağırdım çağırdım. Aziz Bey bana ‘Buraya gel’ dedi, ‘Buyrun hocam’ dedim.

‘Sen bu ülkede benim başıma gelenleri biliyor musun?’ dedi. ‘Bilmez olur muyum, ben on bir yaşından beri sizi takip ediyorum’ dedim. ‘Senin evde odan var mı’ diye sordu. ‘Yok, bir masam var’ dedim. Aziz Nesin, ‘Onun karşısına şu yazıyı yapıştır, her sabah ona bak ‘duvarı nem, insanı gam yıkar’ dedi.

Şimdi bakıyorum Türkiye’de... Kapıkule’den ötesini de bilmiyorum zaten. Turneler hariç birkaç yerden, Almanya’dan başka bir yer görmedim çünkü oyunla gittik. Türkiye’de değiştiremeyeceğim şeyler için üzülmüyorum artık! Neden? Sokak düğünlerinde silah atılıyor, 15 yaralı, üç ölü! Asker uğurlamada, otoyol kapatılıyor, tüneller kapatılıyor. Bunlar çok daha sessiz, entim uygulanacak şeyler... Biz de gittik askere Haydarpaşa’dan bindik trene Sivas’ta indik. Evden bile uğrayan olmadı, gözyaşı olmasın diye. Nereden nereye, nasıl girdik işin içine, lafı dağıttım Öznurcum. İyi olmaya çalışıyorum ülkem gibi...”

“Anlatacak çok anı, yaşanacak çok hikâye var hocam” diyorum. Gün uzun, bu röportaj akşamı bulur, kahveler birden üçe çıkar, dört saate yakın sürer sohbet.

"SEYİRCİMİ ÖZLEDİM"

Yüzümüzde bir gülümseme, kahkahalar ve duygulu anlar. Geçmiş geleceği aratıyor. Ustaların gözleri, sahneyi paylaştıkları yakın dostlarını arıyor. Ülkede ekonomi kötü, bir de seyircisini çok özlemiş Göktay. “Seyirci de sizi özledi. Hadi bu sezon çıkın sahneye de uzun alkışlar yankılansın karatahta sahnede” diyorum. Sigara yakıyor. Doktoru günde bir sigaraya izin vermiş. Sağlık önemli diyorum. Cevap: “Seneler sonra ünlü Fransız aktör Jean-Marie Winling Komedi Fransez (Comdie Française) de 86 yaşındayken bir oyun oynuyor. Öyle bir oyunki hareketli, tırabzandan kayıyor, ikinci kattan aşağı iniyor, takla atıyor falan filan böyle... Gazeteciler soruyorlar ‘Ormanda mı koşuyorsunuz, havuç mu yiyorsunuz, nedir bu yaştaki enerji, performansın sırrı?’ diye. ‘Yok diyor; puro mu içiyorum, viskim de var, koşmuyorum, havuç falan da yemiyorum.’ Nedir diyorlar bize bir tüyo verir misiniz? ‘Yazıhanemde bir kütüphanem, köşem var, oraya bir yazı yapıştırdım. ‘Mösyö Marie bu dünyada değiştiremeyeceğin şeyler için üzülme.”

- “Lüküs Hayat”ı dört, “Cibali Karakolu”nu üç, “Hisse-i Şayia”yı üç kez seyrettim. Sizin oyunlarınızın sezonu uzun sürüyor ve her seyrettiğimde sizin replikler güncelleniyor.

“Cibali Karakolu”, Darülbedayinin 100. yılı münasebetiyle kuruldu. Sonra Hisse-i Şayia. Dolu gitti. Bir aylık bileti yarım saate bitiyordu. Ayıptır söylemesi, benim, beni seven seyircilerim var.

Şimdiye kadar hep tabldot yedim Türk Tiyatrosu’nda, hiç alakart seçme imkânım olmadı, bana ne verdilerse oynadım. Dramaturglar bana bir oyun arıyorlar. Fazla kalabalık olmasın, tadımla oynayalım. Seyircimi özledim.

- Yeni bir sinema filmi var “Oregon”, çekimler ne zaman?

Senaryosu Ümit Ünal’a ait, yönetmen ise Kerem Ayan. Yarın başlıyorum. Bir yere teslim edilmek üzere arkadaşlarının sevdiği bir kaseti getiriyorlar, Şişli’de bir apartmana. O arkadaşları da evde yok. Bir kapıcı Durmuş var apartman görevlisi, bir de emekli albay var. Üstünü çıkarmış ama huy aynı, sağa sola zart zurt ediyor, karısıyla da geçinememiş. Üst katta bir daire var orada kendi kahvesini kendi yapıp içiyor. Karımı da Nevra Serezli oynuyor.

- “Lüküs Hayat” 28 sene. Bu oyun neden bu kadar uzun sürdü. Seyirci bu oyunu neden çok sevdi?

1932 yılında yazılıp, 33’de sahnelenmiş bir operet. O senelerin esprisi, dünya değişti, cumhurbaşkanları değişti, rejimler değişti, tiyatro anlayışı değişti, şu oldu bu oldu. Fakat ana kanava, iskelet, filika olduğu yerde duruyordu. Ben onun etrafındaki birtakım lüzumsuz şeyleri ayıkladım, güncelleyerek zülfü yâre dokunmadan fincancı katırlarını incitmeden bir şeyler koydum. Onlarda hoşa gitti. Kabul gördü. Kimse de aman bunu yapma etme demedi.

- Tiyatroda kemilkleşmiş ve bir türlü çözülemeyen bir kadro meselesi var. Sizin de hassas olduğunuz bir konu olduğunu biliyorum. Her fırsatta dile getiriyorsunuz.

Ben bu tiyatroya girdiğim zamanda bir kadro meselesi vardı. Çünkü biz çok kalabalık bir topluluk değiliz Türkiye’de. 85 milyonda hepimizi toplasan meyhanede klarnet, keman çalan müzisyen- kadarız. Bunlara birer kadro verilmesini istiyordum ben hâlâ da istiyorum. Özel tiyatrolarda vergiden muafiyet olsun.

Çocukların hepsi çok zor durumdalar. Nişanlılıklarını, evliliklerini erteleyenler var. Ev bulamayanlar var, ana-babasının yanında oturmak zorunda olan var. Çocuk isteyip, çocuk sahibi olamayan var.

"KEMALLER HAYATIMDA ÖNEMLİ"

- 29. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Orhan Kemal’in adını taşıyan, “Orhan Kemal Emek Ödülleri”ne değer görüldünüz.

Çok sevindim. 12 Eylül’de tören... Manidar! Orhan Kemal gibi cuntaya karşı olan birinin ödülünü o tarihte almam bir tesadüf mü? Göndermemi yaptım :) Konuşmamda da yapacağım.

Bu ödül beni çok onurlandırdı. Adana narenciye, pamuk yetiştiren bir şehir ama kültür de üretti. Muhsin Ertuğrul Anadolu’daki ilk şehir tiyatrosunu Adana’da 60’lı yıllarda açtı. Sonra da Kayseri’de kardeş tiyatrosunu açtı. İkisinde de oynadım. Adana’da çok sanatçı yetişti. Adana Kemallerle ünlüdür. Kemaller, benim hayatımda da çok önemlidirler. Mustafa Kemal, Behçet Kemal, Namık Kemal, Yahya Kemal, Yaşar Kemal şimdi torunum Ali Kemal var. Orhan Kemal ve Yaşar Kemal zirvedeler.

"DEMOKRASİ SORUNU..."

- Benim herkese sorduğum meşhur soruma geldi sıra hocam.

Aman zor olmasın :)

- Türkiye’nin en büyük derdi sizce nedir?

An itibarıyla ekonomi, tencere. İkincisi demokrasi sorunu var. Herkes her ne kadar demokrasi var diyorsa da, o sorun var. Gizli, yaşayan bilir. Hava bulutlu diyorsun bana ördek dedin diyorlar. Hava bulutlu, hatta yağmurlu diye bilmeli, haykırabilmeli. Özgürlük! Bu ölçülü vaziyeti yaşanması lazım. Bazı sosyal çarpıklıkları ve politikadaki yanlışlıkları söyleyebilmeli. 3-4 ihtilal görmüş birisiyim. Bunların getirdiği sıkıntıları biliyorum. Türkiye’nin sıkıntılarını üstü kapalı olarak bahsetmeye çalıştım. Bunlar benim sıkıntılarım. Bir yerde sanat yasaklanmasın, heykeller alaşağı edilmesin. Kültür, Misakı Milli sınırları içinde homojen olmalı.

www.idrak34.com
Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER