Gündem

İsmailağa liderini yurt dışına götürmeye çalışmışlar! İkinci Gülen vakası böyle önlenmiş

İsmailağa Camii'nde gazetecilerle gerçekleştirilen tarihi nitelikteki toplantıda çok sayıda başlık öne çıktı. Haber7, o buluşmada kamuoyuna ilan edilen hakikatleri okurlarıyla paylaşıyor...

İsmailağa liderini yurt dışına götürmeye çalışmışlar! İkinci Gülen vakası böyle önlenmiş
02-05-2024 18:13

Haber7 ÖZETİ| - ÖZEL

Manevi önder Mahmud Ustaosmanoğlu ve akabinde Hasan Kılıç’ın Hakk’a irtihalinin ardından son iki yılda iki defa lider değişimi yaşayan İsmailağa Cemaati çalkantılı bir döneme girdi. İsmailağa Camii’nin emekli imamı Ahmed Fikri Doğan’ın yeni şeyh olarak ilan edildiği cemaatte, “Cübbeli Ahmet grubu” olarak nitelendirilen bir hizip, farklı isim üzerinden liderlik iddia ediyor. “İsmailağa Cemaati bölünüyor mu?” sorusunun gündeme geldiği İslami oluşumun geçmişi, bugünü ve yarını bir kez daha tafsilatıyla tartışma konusu oldu.

GAZETECİLER İSMAİLAĞA’NIN KALBİNDE

Nakşibendiliğin en önemli temsilcisi konumunda bulunan İsmailağa Cemaati’nin mevcut durumuyla ilgili tarihinde ilk kez basın mensuplarıyla geniş çaplı bir toplantı düzenlendi.

Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin de aralarında yer aldığı 20 gazetecinin ağırlandığı İsmailağa Camii Külliyesi’nde birçok kritik konuya değinildi.

İsmailağa Cemaati'nin yeni şeyhi Ahmed Fikri Doğan'ın ziyaret edildiği toplantıda, cemaatin önde gelen isimlerinden Salih Topçu, Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu ve Abdullah Kılıç’ın samimi beyanlarıyla önemli bir atmosfer oluşturuldu.

Merhum Mahmud Ustaosmanoğlu ve Hasan Kılıç’ın vefatının ardından yaşananların anlatıldığı, fikir ayrılıklarının nereden kaynaklandığının vurgulandığı, aykırı fikirlerin sembolleşen ismi olarak öne çıkan Cübbeli Ahmet’in hangi vasıfla faaliyet yürüttüğü gibi konu başlıklarının işlendiği bilgilendirme toplantısında, İsmailağa Cemaati’nin mâli yapısının nasıl oluşturulduğu ve iç işleyişinin nasıl sağlandığına dair de bilgiler paylaşıldı.

Fatih’in Çarşamba semtindeki İsmailağa Camii’nde başlayıp Türkiye’nin bütün il, ilçe ve hatta köylerine yayılan dini oluşum nasıl kuruldu, nasıl kozmopolit bir yapıya ulaştı?

Cemaatin kurucusu Mahmud Efendi, şeyhi ile nasıl ve nerede tanıştı?

Neden İsmailağa Camii?

İsmailağa hocaları nasıl seçiliyor, nasıl yetiştiriliyor?

İsmailağa Cemaati’nde şeyhlik bitti mi? Cemaat bölündü mü?

‘Cübbeli Ahmet’ olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün İsmailağa Cemaati’ndeki yeri ne?

Cübbeli Ahmet’in İsmailağa ile ilgili sarf ettiği iftiralar neler?

İsmailağa Camii’nde işlenen cinayetlerin sebebi neydi?

Mahmud Efendi neden yurt dışına çıkarılmak istendi? O plan nasıl akamete uğradı?

Mahmud Efendi’yi İsmailağa’dan ayırıp Beykoz Çavuşbaşı’na yerleştirme fikri kimindi?

Mahmud Efendi’nin en kritik dönemde kurduğu heyetin gayesi neydi?

Mahmud Efendi’nin yakınına sokulmak isteyen hangi grup FETÖ soruşturmasına girdi?

‘Paralel Tekke Yapılanması’ (PTY) olarak kast edilenler kim?

FETÖ İsmailağa'ya sızmış olabilir mi?

15 Temmuz gecesi ‘Gözünüz aydın bu adamdan kurtuluyoruz’ diye telefon açan kişi kim?

İsmailağa Türkiye'de İran ve Suudi Arabistan gibi bir rejim mi istiyor?

İsmailağa'nın devlete bakışı nasıl?

İsmailağa Cemaati mensupları 15 Temmuz gecesi neredeydi?

İsmailağa'nın bakanlıklarda örgütlenmeleri var mı?

İsmailağa mensuplarının sayısı ne kadar?

İslam'ı anlattıkları subayın akıbeti ne oldu?

Yıllar önceki "devlete karşı kıyama kalkma" teklifine Mahmud Efendi'nin tavrı nasıldı?

Neden ısrarla cübbe ve sarık giyiyorlar?

Devlet cemaatlere operasyon yaparsa hangi tarafta yer alırlar?

Ecevit iktidarının İsmailağa'ya gönderdiği istihbaratçı ile nasıl ilişki kuruldu?

İşte İsmailağa Cemaati heyetinin anlatımıyla o toplantıdan öne çıkan başlıklar:

İSMAİLAĞA CEMAATİ’NİN KURULUŞ SÜRECİ... ASKER OCAĞINDA BAŞLAYAN SERÜVEN... “AKILLARA GİZEMLİ BİR YAPI GELİYOR, AMA...”

“İsmailağa denilince bir camia ve bir ilim ve tasavvuf yapısı, biraz da gizemli bir yapı akıllara geliyor. Fakat işin bir başka noktası da var İsmailağa denilince akla Mahmut Efendi geliyor. Çünkü bu süreç tamamen onunla başlamıştır. Yani sıfırdan buradaki yapıyı o başlatmıştır. Mahmud Efendi’yi de şeyhi Ali Haydar Efendi hazretlerimiz yetiştirmiştir.

Mahmud Efendi, Bandırma’da asker. Askerlik öncesi hayatı Trabzon’un Of ilçesinde geçmiştir. Of’ta imamken askere gitmiştir. İmamlık yaptığı kendi köyü, Tavşanlı Köyü’dür. Mahmud Efendi hafız ve hocaydı fakat Of’ta çok fazla hafız hoca vardı. Ama herkesin ittifakıyla dikkat çeken bir yapıya sahipti.

Bandırma’da askerken orada bir Allah dostunun kabri olduğunu öğrenince ziyarete gidiyor. Orada mezar başında okuyor, tefekkür ediyor ve insanların dikkatini çekiyor. Günün birinde Ali Haydar Efendi, oraya gidiyor ve orada Mahmud Efendi ile buluşuyor. Orada Ali Haydar Efendi ile Mahmud Efendi buluşuyor ve Davutpaşa Kışlası’na geliyor, terhis oluyor. Ancak askerlik sonrası Of’a dönmüyor. Şeyhi Ali Haydar Efendi’nin isteği üzerine burada kalıyor.

Ali Haydar Efendi ve Mahmud Efendi

BİR RÜYA VE İSMAİLAĞA

O zaman İsmailağa Camii Şerifi, Osmanlı'nın sonundan itibaren yaşanan süreçte harap olmuş. O günlerde bu camii ile ilgili şerif Ali Haydar Efendi'nin büyük oğlu Şerif Efendi'nin gördüğü bir rüya var. Bu cami şerifin haziresinde şeyhülislamlar var. 1700'lü yıllarda 3 tane şeyhülislam baba, oğul orada yatmaktalar. Oradan bir el camiyi göstererek ‘ne duruyorsunuz?, bu camiyi niye tamir etmiyorsunuz?’ şeklinde bir rüya görür ve bunu babasına anlatıyor. Sonrasında camii şerif tamirata alınıyor.

İsmailağa Camii

CUMHURİYET’İN İKİNCİ YARISINDA İSMAİLAĞA’YA ATANAN BİR İMAM: MAHMUD USTAOSMANOĞLU

1954 yılında Mahmud Efendi imam olarak göreve başlıyor. Bu arada da Ali Haydar Efendi’ye mürit olarak, onun elinde manevi terbiyeye de başlamış oluyor. Ali Haydar Efendi 1960’ta vefat ediyor. Bu süreçte Of’ta nasıl farklı imamlık ortaya koyduysa burada da çalışkanlık ve takvasıyla dikkat çeken bambaşka bir şahsiyet oluyor.

Mahmud Efendi şeyhinin vefatından sonra 1960’tan itibaren İsmailağa’da oluşturduğu yapının özü, 3 kelimedir; birisi Sünnet-i Seniyye, yani Resulullah SAV Efendimizin üslubu, tarzı. Bu akidede ve günlük hayatta Sünnet-i Seniyye. Bundan hiç taviz verdiği görülmemiştir. Yani her şeyini Sünnet-i Seniyye’ye uygun olarak yapmıştır.

Mahmud Efendi aslında ortaya koyduğu en önemli şey; Tekke ile medreseyi, ilimle zikri, alimle dervişi camide toplamasıdır.

İSMAİLAĞA CEMAAT Mİ TEKKE Mİ

İsmailağa normal bir cemaat ve sivil toplum kuruluşu değil. İsmailağa bir tekkedir. Ama kanunlar gereği böyle olması mümkün değil. Onun için bir derneğin, vakfın bünyesinde bu hizmetler sürüdürülüyor.

Hasan Kılıç ve Mahmud Ustaosmanoğlu

İSMAİLAĞA HOCALARI NASIL SEÇİLİYOR, NASIL YETİŞTİRİLİYOR

1990’lı yılların başından itibaren İsmailağa faaliyetleri artıyor. Türkiye’nin her ili ve ilçesinden Mahmut Efendi’den hoca isteniyor. Bizim şu an itibariyle bir tekamül bir de ihtisas medresemiz var. Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde hocalarımızın kendi bünyesinde açtığı medreseler var. Buralarda ne okutuluyor? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an’ı anlamaya yönelik resmi kurslarda Arapça gramer ve diğer ilimlerle alakalı ne okutuluyorsa aşağı yukarı aynı şeyler okutuluyor. Bu yerel medreselerden icazet alan talebelere İsmailağa merkezde sınav açıyoruz. Bu sınava katılan ve bu sınavı kazanan kimseler merkezdeki tekamül medresemizde 2 yıl eğitim alıyor. 2 yıllık eğitimden sonra ihtiyaca binaen yurt içinde ve yurt dışında hocalarımızı, kimini ilim okutmak için kimini de medresenin başına veya medresede ikinci hoca olarak gönderiliyor. Veyahutta bir ilde, ilçede, köyde ‘Bu cemaate mensup insanlar, tarikat hizmetlerini görecek bir hocaya ihtiyacımız var’ denildiğinde o ihtiyacı karşılamak amacıyla oraya bu hocalarımızdan gönderiyoruz.

Tekamül medresesinin içerisinde daha zeki, ilmi anlamda gelişmeye çok daha elverişli olan kardeşlerimizi de oradan seçiyoruz, onları da ihtisas sahibi yapıyoruz. Hem kelam, hem tefsir, hem fıkıh, hem tasavvuf ilminde ihtisasımız vardır. Bu ihtisasta olan hocalarımız da kendi alanlarında çalışmalar yaparak hem cemaatimiz bünyesinde hem de Türkiye genelinde katkı sağlamış oluyorlar.

İSMAİLAĞA’NIN GELİRLERİ NEREDEN SAĞLANIYOR

Bizim Türkiye genelinde görev yapan hocalarımızın bir kısmı Diyanet mensubu. Okumuş, İlahiyat fakültesini de bitirmiş, imam olarak görev almış ve aynı zamanda bulundukları camide talebe okutup aynı hizmeti yapıyorlar.

Bunun haricinde münferit olarak faaliyet gösterenler var. Yerelde kurdukları derneğe üye olan dernek mensubu kardeşlerimiz tarafından oluşturulan fonla kendi mâlî ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Vakfımızın kendi bünyesinde bulunan hocalar da var. Bu tarz ekonomik işlemlerde vakfımızın herhangi bir akarı yoktur. İsmailağa Vakfı’nın bir hanı, hamamı, ticari bir işletmesi yoktur. Yayınevimiz var. Yayınevimiz de birçok kitabı öğrencilere ücretsiz vermek zorundadır. Onun dışında bir akarımız yok.

Mahmud Efendi Hazretleri yıllardır çok dikkatli davranmıştır. ‘Biz bir tekkeyiz, ticarethane değiliz. İnsanlar bize yardım edecektir, bu iş böyle yürüyecektir.’ demiştir. İnsanlar da zekat ve sadakalarını vermiştir, Biz de zekatları gerektiği gibi kullanarak bu hizmetleri bugüne getirdik. Mâlî ve siyasi anlamda hiçbir bagajımız yoktur. Son derece açık, net ve şeffaf bir yapımız vardır.

İSMAİLAĞA’DA ŞEYHLİK BİTTİ Mİ, BÖLÜNMÜŞLÜK VAR MI

Tarikatlarda usul, şeyhlik silsile yoluyla devam eder. Yani bir şeyh efendi kendisinden sonra bir şeyh tayin eder. Ve o şeyh efendi bu vazifeyi devam ettirir. Ancak olur ki şeyh efendi kendisinden sonra yerine herhangi bir kişiyi bırakmazsa o tekkeyi temsil eden akil insanlar bir araya gelirler, kendi aralarında o işi deruhte edecek en uygun şahsiyeti seçerler. Yine o silsile yoluyla devam etmiş olur. Tekke hiçbir zaman şeyhsiz kalmaz. Tasavvuf tarihimize baktığınız zaman da vekaletle yürümüş bir tekke bugüne kadar duyulmamıştır. Dolayısıyla Mahmud Efendi Hazretlerinin, Ali Haydar Efendi’den görevi aldığı süreçte de bazı sıkıntılar yaşanmıştır. Her tekkede her şeyh efendiden sonra yaşanmıştır, normaldir bu tarz şeylerin olması. Mahmud Efendi Hazretleri vefat etmeden takriben 20 sene önce kendisinin uygun gördüğü ileri gelen hocalardan 8 kişiyi çağırmış ve kendisinden sonra kendi yerine Hasan Efendi’yi bıraktığını söylemiştir. O hocaefendiler de bunu yazılı metin haline getirip imzalamıştır. Dolayısıyla Hasan Efendinin, Mahmud Efendinin halifesi olduğuna dair cemaat içinde en ufak bir tereddüt ve şüphe yoktur.

CÜBBELİ AHMET’İN İSMAİLAĞA CEMAATİ’NDEKİ YERİ NE?

Ancak bahsedilen kişi yani Cübbeli Ahmet diye adlandırılan kişi bu süreçlerin içerisinde hiç yok. Mahmud Efendi Hazretleri kendi yerine birini tayin ederken çağırdığı 8 kişi arasında Cübbeli Ahmet yok. Hayattayken hizmetlerini yürütsün diye tayin ettiği 10 kişi vardır. Bu 10 kişi içinde de Cübbeli Ahmet yoktur.

‘Ben Mahmud Efendi’nin yanındaydım, kucağındaydım, evladı gibiydim’ diye anlatıyor ya... O zaman Mahmud Efendi çok kritik kararlar verirken sizi çağırmadı yanına. Demek ki ihtiyaç duymadı. Daha önemli şahsiyetler var demek ki... Cübbeli Ahmet, İsmailağa Tekkesi’nin hiyerarşisinin içerisinde hiç yeri yok. (41:24)

Cübbeli Ahmet’in sadece şöyle bir şeyi var, Mahmud Efendi Hazretleri bir tefsir yazmaya karar veriyor. Ruhül Furkan tefsirini yazarken, Cübbeli Ahmet’in ilmi yönü dolayısıyla kendisini o ilmi heyetin içerisine ve başına koyuyor. Tefsir çalışmasını ona yaptırıyor. Onun haricinde Cübbeli Ahmet’in İsmailağa camiası içerisinde, tarikat ve tekke hizmetlerinin yürütülmesi konusunda hiçbirinde yoktur. 2000’li yılların muhtelif dönemlerinde ve Mahmud Efendi’nin vefat ettiği ilk dönemlerde kendisinin, ‘Mahmud Efendi’nin tek halifesi Hasan Efendi’dir. Başka herhangi kimse yoktur’ diye sözleri var. Mahmud Efendi hazretlerinin vefatından sonra 7 ay Cübbeli Ahmet’in herhangi olumsuz bir açıklaması olmuş değil. Ne olduysa o 7 aydan sonra oldu.

Kendi mülahazamı söylüyorum; dedi ki Hasan Efendi yaşlı. Bu fazla gitmez, vefat eder. Dolayısıyla vefat edecek, yerine birini bırakır mı, bırakabilir. Bırakmazsa ne olacak? Dolayısıyla yeni birini bırakır endişesi dolayısıyla ‘daha önce onun halife olmadığını söylemem lazım ki yerine birini bırakamaz, bıraktığı birinin geçerli olması mümkün değil’e getirdi, bugünün hazırlığı için.

CÜBBELİ AHMET’İN İSMAİLAĞA’DAKİ HEDEFİ

Cemaati kendi etrafında toparlamak istiyor. Kendisi yönetmek istiyor. Böyle bir şeye neden girmiş olabilir? Cübbeli Ahmet’in çok savrulgan bir şeyi var. Dün söylediği ve üzerinde titizlikle durduğu pek çok olgunun bir müddet sonra onun aleyhinde konuşuyor. İsmailağa Cemaati’nin en düzgün cemaat olduğu pek çok açıklaması varken, bugün İsmailağa Cemaati’nin FETÖ ile ilişkisi olduğundan, bir takım emellere hizmet ettiğinden bahsediyor...

CÜBBELİ’NİN AÇIKLAMALARININ İSMAİLAĞA İLE İLGİSİ YOKTUR

Bir defa öncelikli olarak Mahmut Efendi Hazretleri hayattayken bu kimseyi (Cübbeli Ahmet) kendi eli altında tuttu. Tutmasaydı bu çok daha farklı boyutlara veya farklı birilerinin elinde daha farklı amaçlar için kullanılabilecek bir durum ortaya çıkardı gibi geliyor bize. O da Mahmut Efendi'nin vefatından sonra kendisini adeta buldu, asli hüviyetini kazandı, bir esaretten kurtuldu, yani öyle görüyoruz. Bunun Mahmud Efendi Hazretlerinden sonraki süreçte bazılarınız ‘niye konuşuyor bir araya gelip bu işi çözmüyorsunuz.’  diye sorar. Kendisine çok gidildi. Çok konuşuldu, yalvarıldı, rica edildi. ‘Tamam’ dedi işte ‘Artık daha şöyle yapmayacağım’ diyor. Hocanın yani bu anlamdaki verdiği sözlere en fazla dayanabildiği bir gün. Bazen de sürmüyor. O an konuştuğunuz ve karara bağladığınız bir konuyu hemen bozuyor. Geldiğimiz nokta itibariyle Efendi Hazretlerinin hayatta olduğu dönemde televizyonda yaptığı pek çok açıklamalarına biz camia olarak açıklama yapmak zorunda kaldık. Diyanet’e verdi veriştirdi. Hemen biz açıklama yapıyoruz, “Bu kişinin açıklamaları bizi bağlamaz.  İsmailağa'yla bir alakası yoktur” falan. İlahiyatlara verip veriştiriyor, imam hatiplere verip veriştiriyor. Biz artık bunun yalanlarını veya bunun yanlış açıklamalarını bize mal olduğu için düzeltmekten bıktık.

Dolayısıyla son tahlilde ‘Artık biz bununla uğraşacak durumda değiliz. Artık kendi bünyemizden bunu atalım. Kendi açıklamaları kendi kendisini bağlasın’ dendi. Ve o şekilde İsmailağa ile artık herhangi bir irtibatı kalmadığı açıklamasını yapmış olduk.

MAHMUD EFENDİ’Yİ YURT DIŞINA ÇIKARMAK İSTEMİŞLER

Abdullah Ustaosmanoğlu’ndan bizzat dinledim ben bunu; 28 Şubat sürecinin hemen akabinde Mahmud Efendi Hazretlerine bir takım kimseler gelip diyorlar ki ‘Cami emniyetiniz yok. Biz devletin ilgili kimseleriyiz. Güvenliğiniz açısından sizi bir müddet yurt dışına çıkarmak zorundayız.’ Mahmud Efendi Hazretleri çok direniyor. Abdullah Ustaosmanoğlu şöyle anlatıyor; Sonrasında ısrarla bir müddet yurt dışına götürmeye kabul ettirdiler. Bir akşam Mahmud Efendi ve Abdullah Ustaosmanoğlu’nu aldılar, bir yere gidiyoruz ve sonrasında yurt dışına götürecekler. Tam Edirnekapı surlarını çıkarken Mahmud Efendi ‘bir dakika durun. Beni İsmailağa’ya götürün. Ben öleceksem de İsmailağa’da öleceğim’ dedi.

MAHMUD EFENDİ’NİN BEYKOZ’A GÖTÜRÜLMESİ... ‘MARİFET’ SÜRECİ

Mahmud Efendi’nin İsmailağa’dan ayrılması mümkün değildi. Fakat Mahmud Efendi’nin İsmailağa’dan (Beykoz) Çavuşbaşı’na götürülüş sürecini yaşadık. O süreçte sadece yaz dönemlerinde orada birkaç ay iyi hava teneffüs etmesi açısından planlandı. Fakat oraya gittikten sonra bir daha İsmailağa’ya getirilmedi.

Dolayısıyla Mahmud Efendi Hazretleri, Çavuşbaşı’na gittikten sonra oradaki yapı ‘Marifet’ isimli dergi çıkarılıyordu. Bu Marifet dergisinde devlete ayar vermeye başlanıldı. ‘Süleyman Şah türbesiyle toprak satılmaya mı başlandı’ gibi... Bir dergide bu tarz siyasi, devlete yönelik açıklamaların yapılması mümkün değil.

Muhammed Keskin’den bahsediyorum...

Mahmut Ustaosmanoğlu'nun cenaze merasimi

İSMAİLAĞA’DA KRİTİK HAMLE: 10 KİŞİLİK ÇEKİRDEK HEYET

Mahmud Efendi Hazretleri çok kritik hamleleri oldu. Kendisi süreci gördü ve İsmailağa’da 10 kişiden oluşan Yüksek İstişare Heyeti teşekkül ettirdi. Bütün cemaatin Türkiye’deki vekillerini burada topladı ve onlara dedi ki; ‘Ben sağlığım açısından bu işleri yönetmekte zorlanıyorum. Bu 10 kişiyi tayin ettim. Bunların sözü benim sözümdür. Öyle çalışacaksınız’ diyerek kendisi çekildi. Adeta bir paratoner gibi bu tarz ifsadatta bulunacak ekibi kendi tarafında tuttu, buradaki hizmetler aynı kendisi hizmetin başındaymış gibi hiç aksamadan devam etti.