Gündem

Doğayı kurtaran bir minik

Güneş Yüklü Masallar’ıyla tanıdığımız, çok sayıda çocuk kitabı bulunan Şahsene Camız’ın son kitabı Çevreci Uç Uç Böceği, Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlandı. Camız bu kitabında da şiiri ve öyküyü Türkçe’nin benzersiz tezgâhında sözcük sözcük doku

Doğayı kurtaran bir minik
02-02-2023 00:23
“Sevimliymişim” ÖZETİ| diyor uç uç böceğimiz daha kitabın en başında. Hiç de alçakgönüllü değil anlaşılan. Kente yakın bir Karadeniz köyünde yaşıyor tüm sevdikleriyle. Bu günlerde sevinç içinde, neden mi? Bahar gelmiş, bahar! Anemonlar dökülmeden gelincikler gelin olmuş, daha ne olsun…

Uğurböceği de denirmiş ona, uğurluymuş gerçekten, sınanmış. Kendi minik ama yüreği de aklı da kocamanmış bu çokbilmiş uç uç böceğinin.

“Aman çok uzaklaşma! Konacağın, kalkacağın yeri iyi seç! Aman uçuştan sonra azıcık soluklan! Soluklan da öyle iç suyunu, öksürürsün sonra! Aman kötü alışkanlıkları olan böceciklere yaklaşma! Akşam gün batmadan evde ol” demiş annesi. Annesi daha konuşmasını bitirir bitirmez pırrrr! Biliyor ki bu öğütler bitmez tükenmez. Onun artık büyüdüğünü unutmasalar ne var sanki…

İlkin nereye uçuyor biliyor musunuz? Günün ışıdığı gök bir tepeye. Şırıl şırıl akan bir dereciğe. Bir menekşeye, bir süsene ya da bir yaban gülüne… Yapraklara, dallara, yeşillere, allara… Onu bekleyenlerin sıcacık avuçlarına. Ve nerede olursa olsunlar, yüreği iyilikle çarpanların yanı başına…

Fadime Teyze gözünü tarlada açmış anlaşılan. Bizim uğur böceği durur mu, ilk molası Fadime Teyze’nin oyalı yazmasında. Mis gibi sabun, azıcık da süt kokan o güzelim yazmada. “Uy, minucuğum! Uğurciğum benum. Minuk, Minuuk!” Yok artık! Neredeyse kedisini sever gibi okşayacak bizim miniciğimizi.

Uçma vakti… “Çiftçi dostlara yardım zamanı” dediğini duydunuz mu? Peki, nasıl yardım edebilir minicik bir uğur böceği onlara?

Yaşamayı ve doğayı çok seviyor uç uç böceği ama herkesin bir düşmanı var. Bazen bitlerin ahı tutarmış da peşine bir kara böcek takılıverirmiş. Bir keresinde öyle çok korkmuş ki bizim minicik, yalvarmış düşmanına: “Acı n’olur bana!” Acımış mıdır, bilinmez. Ama asıl acısı bir ay önce kaybettikleri kardeşinin acısıdır.

Minicik, topacık kardeşini şakalaşarak geçtikleri sisli ormanlarda, üzüntüden titreyerek günlerce aramışlar ailecek. Sormadık ne böğürtlen kalmış ne saka kuşu. Kesin bilir dediği yaşlı kestane ağacı da görmemiş onu. Çok üzgünler, çok! Hepsi hâlâ yolunu gözlüyormuş, onun bir daha gelmeyeceğini bildikleri halde…

Dere de nereye gitmiş? Peki, onca kalabalık köylü neden orada? Çok gerginler. Ellerinde yazılı kâğıtlar var. Havaya kaldırıyor, bağırıyorlar. Duyan yok! Makineler çalışıyor. Kepçeler gürültüyle durmadan kazıyorlar. Derenin karnı deşiliyor. Herkes şaşkın.

Birden koca söğüt ağacı devriliyor. Ardından bir ıhlamur, bir kestane ağacı da yıkılıveriyor suyun üstüne. Kalabalığın sesi yankılanıyor Kaçkarlar’da. Ağıtlar yakılsa, dizler dövülse, ne fayda! Belli ki dereyi alanlar, güzelim ağaçları da yok edecek, onlarla yaşayanları da… Su olmazsa tarlalar nasıl sulanır, canlıların yaşamadığı yerde elektriğin, paranın ne anlamı olur?

Ah! Ne yapmalı? Uğur böceğimiz de kara kara düşünüyor. “Ben küçük bir böcek, gücüm neye yetecek!” demekten başka elden ne gelir. Susuz ne yapılır, nasıl yaşanır?

Kolay mı özgürce uçmak, yine bir kara böcek düşüyor peşine. Bir pençe. Bütün gece baygın, ateşler içinde anneciğini sayıklıyor. Yaprakların arasında ters dönmüş yatıyor uç uç böceğimiz. Bu kez öleceğini düşünüyor. Onu bu halden kimlerin kurtardığını bir bilseniz…

Ama bu talihsiz olay aklını başına getiriyor ve artık “Ben küçük bir böcek, gücüm neye yetecek!” demekten vazgeçiyor. Doğayı kurtarmak için her canlı elinden geleni yapmalı! Karıncalar bile. Çünkü bu sadece insanların sorunu değildir. Öyle der, kaplumbağa nine: “Birlikte olursak güçlü oluruz, her şeyin üstesinden geliriz.”

Bütün orman el birliği yapmış. Köylüler direnirken, ağustos böceğinden aktavşana, salyangozdan kınalı kekliğe dek herkes, birbirine dere giderse neler olacağını anlatır. Uğur böceğimiz her yere koşturur haber verir. Ormandaki herkese, duymayanlara duyurur olan biteni. En sona kalan karayılanla, yamaca tırmanan sırtlanmış. Onlara da haber uçunca, ormanda cennetlerinin cehenneme döneceğini anlamayan kalmamış.

Birlikte bir plan yapmışlar. Bütün hayvanlar ertesi sabah gün ışırken koca ıhlamurun altında buluşacaklar. Neden mi? Bunca köylü, bunca orman hayvanı, Nuh’un gemisinden boşalmış gibi bir araya gelip, birlik olunca doğa kurtulur mu sizce?

Neler yaptıklarını bir bilseniz…

Aaa! Patronun şapkasındaki kargayı gördünüz mü? Ne yapıyor o öyle!

Elleriniz dert görmesin sevgili Şahsene Camız.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER