Tarih konularından yazının icadı, en çok araştırılan konulardan biridir. Peki, yazıyı kim icat etti? Yazıyı kim buldu?
YAZIYI KİM BULDU?
Sümerlerde tapınak mülklerinin yöneticileri olan rahiplerinin, kıskanç efendilerine ve diğer meslektaşlarına görev dönemlerinin hesaplarını vermeleri gerekirdi. Böylece bu rahipler, gelirleri harcamaları yazılı işaretlerle kaydetmek için tüm meslektaşları ve ardılları için anlaşılabilecek, ortak bir kayıt yöntemi üzerinde uyuştular; yazıyı icat ettiler. Yaklaşık beş asır süren süreç sonunda MÖ 3.000 yıllarında, kil tabletler üzerine anlaşılabilen metinler yazılmaya başlandı. Bilinen ilk yazılı belge Uruk kentinde Eanna Tapınağı'nda keşfedilmiştir. Kil tabletler dışında ahşap ve madeni levhalar üzerine de yazı yazan Sümerlerde tapınaklar aynı zamanda mali işler merkezi idi. Buraya emanet edilen paralar, verdiği borçlar ve ticaret işlemleri çok daha düzgün ve net yürütülmeye başlandı.
Siteler arası sınırların tespit edilmesi, taşınmaz malların el değiştirmesi, valilere diğer yöneticilere gönderilen vergi tespit ve uygulamalarını içeren ekonomik emirler, emirlerin takip denetimi gibi yönetsel işlemler, yazı ile belgeli kalıcı bir şekilde yürütülmeye başlandı. Örneğin, Akadlara ait, Mezopotamya ile Anadolu arasındaki kervan ticareti hakkında bilgi veren Şartamhari metinlerinde, Asur Kralı Sargon'un torununun MÖ 2.200'lerde Anadolu'ya bir sefer düzenleyerek Hattuş, Kaniş ve Kursuara şehir koalisyonu güçleri ile çarpıştığı anlatılırken, sık sık tüccarlardan bahsedilmiştir.
Sümer kervanları yazıyı Mezopotamya'da Akad, Asur, Babil; Anadolu'da Hitit, Urartu ve İran'da Pers ülkesine yaydı. Mezopotamyalılar ticaret ilişkilerinde mukavele yapmaya başladılar. Bu alışveriş belgelerine, satılan şey hakkında bilgi, satın alanların adları ve belirlenen bedel yazılırdı.
Vergi ve muhasebe kayıtlarını düzenli ve sürekli tutabilmek amacı ile Sümerler, uygarlık dünyasına, Tapınak Okullarını hediye ettiler. Tablet evi denilen okullarında, özellikle saray ve tapınağın yönetim ve idari işlerini yürütecek yöneticileri yetiştirmek amaçlanmıştı. Bu okulların mezunları saray kâtibi, rahip, arşiv memuru, vali veya elçi oluyorlardı. Üstelik hepsi erkek değildi, kadınlar da vardı.
Mısır uygarlığında devlet yönetiminde yazıcılık önemli bir meslek olup, yazıcı yetiştiren okullara "Hayat Evi" denirdi. Yazıcılar devlet işlerinde büyük sırlarla karşılaştıklarından kendilerine "Sırların şefi" denilmiştir. Mısır'da yazı, memurların firavun adına halkın üretimini kayıt altına almalarıyla başlamıştır. Ürün sarayın ambarına konurdu.
Yazı; Mısır'da köylü üreticiler ile okuma yazma ve hesap bilenler şeklinde iki sınıfın oluşmasını sağlayarak toplumsal bir etkide de bulunmuştur.
Nil ülkesinde yazının okumanın yaygınlaşması, siyasi iktidarı sağlamlaştırır, dinî, entelektüel bilimsel ortak verileri saptar zenginleştirir. Örneğin astronomi ve matematik alanındaki atılımlar böyledir.