21 Eylül Dünya Alzheimer Günü nedeniyle Türkiye Alzheimer Derneği tarafından Şişli Gündüz Yaşam Evi’nde düzenlenen basın toplantısına, Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türker Şahiner, Marmara Şubesi Başkanı Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede, Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nil Tekin, Genel Müdür Füsun Kocaman ve Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bedia Samancı katıldı.
Toplantıda önemli bilgiler veren Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, teşhis ve tedavi yöntemlerindeki güncel gelişmeleri paylaşırken, beslenme ve beyin sağlığı ilişkisi hakkında yapılan önemli bir araştırmayı da aktardı.
İŞLENMİŞ GIDALAR ZİHİNSEL SORUNLARA YOL AÇIYOR
Bunama hastalığının önlenmesinde en etkili beslenme şeklinin Akdeniz tipi beslenme olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Bilgiç, Brezilya’da 8 bin 160 kişi ile yapılan bir çalışmanın sonuçlarını aktardı.
Ultra işlenmiş gıdaların bunamalarda izlenen zihinsel sorunlara yol açtığını aktaran Prof. Dr. Bilgiç, “Günlük olarak tüketilen gıdaların ’sinden fazlasını salam, sosis, cips, hazır çorba ve gıdalar, meşrubat, pakette satılan dondurma ve şekerlemeler gibi ultra işlenmiş fabrika üretimi gıdalar oluşturuyorsa bellek sorunları ve diğer zihinsel gerilemelerin ortaya çıkma riski artıyor” bilgisini verdi ve beyin sağlığı için bu gıdalardan uzak durulmasını önerdi.
“YAPAY ZEKA %100’E YAKIN DOĞRU TEŞHİS KOYABİLİYOR”
Alzheimer hastalığının özellikle erken dönem teşhisinde zorluklar yaşandığını belirten Prof. Dr. Bilgiç, son yıllarda yapay zekânın önemli bir etkisi olduğunu dile getirdi. “İngiltere’de yapılan bir çalışmada sadece standart beyin MR görüntülerinin yapay zekâ ile incelenmesi ile hastalara %98 oranında doğru tanı konuldu. Bu, şimdiye kadar ulaşılmış en yüksek tanı oranı” şeklinde konuşan Prof. Dr. Bilgiç, bu yöntemle yanlış ve eksik tanının önüne geçilebileceğini vurguladı.
“ALZHEİMER TEDAVİSİNDE YENİ NESİL DİYABET İLAÇLARI UMUT VADEDİYOR”
Prof. Dr. Bilgiç, geçtiğimiz yıl Alzheimer tedavisinde kullanımına onay verilen “Aducanumab” isimli ilaç ile ilgili tartışmaların devam ettiğini ve bu ilaç ile aynı mekanizmaya sahip yeni ilaçların da çok yakında kullanım onayı alacağını söyledi.
Bunlar dışında enflamasyonu azaltan ve metabolizmayı düzelten ilaçların özellikle umut vadettiğini belirten Prof. Dr. Bilgiç, sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle yeni nesil diyabet ilaçları hem metabolizmayı düzeltip hem de enflamasyonu azalttığından oldukça umut vadediyor. Ülkemizde de bu ilaçlar Alzheimer hastalarında deneniyor. Önümüzdeki yıllarda bu çalışmalarla ilgili önemli sonuçlar elde edebiliriz.”
“GEBELİKTE YÜKSEK TANSİYON BUNAMAYA YOL AÇABİLİR”
Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bedia Samancı, yüksek tansiyon ve bunama ilişkisi ile ilgili yapılan yeni bir çalışmadan bilgiler aktardı.
“Bu sene bildirilen bir çalışmada, gebelik esnasında yüksek tansiyon sorunu yaşayan kadınların beyinlerinde 15 yıl sonra damar tıkanıkları olduğu ve bunun da zihinsel sorunlara ve bunamaya yol açtığı bildirildi. Alzheimer hastalığı ile ilişkili bazı proteinlerin, gebeliği tansiyon açısından sorunlu geçen bu kişilerin beyinlerinde de var olduğu gösterilmiş durumda” şeklinde konuşan Doç. Dr. Samancı, sıkı takipler ve önlemler sayesinde riskli kişilerde damarsal sorunların ve bunamanın önüne geçilebileceğini vurguladı.
“COVID’E BAĞLI KOKU ALMA SORUNU OLANLARDA ZİHİNSEL BOZUKLUK DAHA SIK GÖRÜLÜYOR”
"Son veriler, COVID-19 ile ilişkili 6 aydan uzun süre devam eden koku alma sorununun, ‘beyin sisi’ adı verilen, özellikle dikkat ve konsantrasyon eksikliği ile ilişkili olduğunu göstermektedir” bilgisini de aktaran Doç. Dr. Samancı, bu durumun virüsün koku ile ilişkili bölgelerde oluşturduğu hasar ve bu hasarın beynin ön bölgelerine ilerlemesi ile ilişkili olabileceğini belirtti.
COVID-19 virüsünün, bunama hastalarında tıpatıp izlenen şekilde koku alma sorunu ve beyin bölgelerinde enflamasyon ismi verilen bir yangıya yol açtığından söz eden Doç. Dr. Samancı, sözlerine şöyle devam etti: “Bu gözlemler COVID-19 geçiren ve koku alamayan kişilerde demans riskinin yüksek olabileceğini düşündürtmekte ama bu şimdilik sadece bir varsayım.”
“DÜŞÜK MAAŞ, BUNAMA RİSKİNİ ARTIRIYOR”
Sosyoekonomik şartların bunama riskine olan etkileri ile ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulunan Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türker Şahiner, “Yapılan çalışmalar fakir semtlerde büyüyen ve düşük ücretlerle çalışan kişilerde bunama riskinin daha yüksek olduğunu ve bu kişilerin zihinsel işlevlerde gerileme gösterdiklerini ortaya koymuştur” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Sosyoekonomik seviyesi düşük bireylerin (gelir/varlık, işsizlik oranları, araba/ev sahipliği ve hane halkı aşırı kalabalıklığı gibi parametreler ile ölçümlendiğinde) daha iyi sosyoekonomik statüye sahip bireylere (ki bunlar yüksek genetik riskli bireyler olsa bile) kıyasla yaşlılıkta demans geliştirme olasılığı önemli ölçüde daha yüksek saptanmıştır. Bu bulgular ışığında; yoksulluğun ortadan kaldırılması ve daha adil bir gelir dağılımı ile tüm dünyada bunama riskinin de azaltılacağı aşikardır.”
“ALZHEİMER’IN TEDAVİSİNDE BEYNİ UYARAN CİHAZLARIN YERİ VAR MI?”
Türkiye Alzheimer Derneği Marmara Şubesi Başkanı Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede, son dönemde tedavide etkisi olduğu iddia edilen beyni uyaran cihazlar konusunda bilgilendirme yaptı ve uyarılarda bulundu:
“Transkraniyal Puls Stimulasyon (TPS) ve Transkraniyal Manyetik Stimulasyon (TMS) gibi yöntemlerin hastalar üzerinde aşikâr bir şekilde etkinliği kanıtlanmış durumda değil. Maalesef ülkemizin de mevzuat olarak tabi olduğu Avrupa'da tıbbi cihazlarla ilgili düzenlemeler, ilaç düzenlemeleri kadar katı değil. Bu nedenle bu gibi cihazlar klinik etkinliklerine dair yetersiz boyuttaki çalışmalar ile pazara girebiliyor ve CE belgesi alabiliyor. Oysa Amerika Birleşik Devletleri'nde düzenlemeler daha sıkı ve bu cihazların henüz klinik tedavide etkin olduğunu gösteren FDA onayları olmadığı için tedavide kullanımları mümkün değil.”
Türkiye Alzheimer Derneği’nin, TPS ve TMS gibi yöntemlerin Alzheimer hastalarında sadece bilimsel çalışmalar dahilinde kullanılmasını savunduğunun altını çizen Prof. Dr. Demirtaş, “Bu yöntemlerle Alzheimer hastaların fiziksel olarak zarar görme risklerinin düşük olduğunu varsaysak bile, yüksek maliyeti hasta ve yakınlarını maddi ve manevi zararlarla karşı karşıya bırakıyor. Bu yüksek meblağların hastaların doğrudan hayat kalitesini artırmak için kullanabileceği de unutulmamalı” dedi.
“21 EYLÜL’DE İZMİR’DE YENİ BİR MERKEZ AÇILACAK”
Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nil Tekin ise derneğin ‘Gündüz Yaşam Evi’ modelinden yola çıkarak birçok şehirde yenilerinin yapılacağı müjdesini verdi. “21 Eylül’de açılışı planlanan Karşıyaka Belediyesi Alzheimer Danışma ve Dayanışma Merkezi’ndeki çalışmalarımıza İzmir Şubemizin iş birliğiyle devam ediyoruz” şeklinde konuşan Doç. Dr. Tekin, artık Van, Manisa, Fethiye ve Lefkoşa’da da şube ve temsilciliklerin olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Tekin, bu yıl Dünya Alzheimer Günü için Van’daki temsilcilikte bir araya geleceklerini ve halkın da bilinçlenmesini amaçlayan toplantılar düzenleyeceklerini açıkladı.
"KADINLARA ÖZEL EĞİTİMLER VERECEĞİZ"
Türkiye Alzheimer Derneği Genel Müdürü Füsun Kocaman ise, ‘Yaşlı veya Alzheimer Hastalarına Bakımveren Kadınların Desteklerinin ve Hizmetlerinin Ev ve Toplum Temelli Hizmet Programlarına Dahil Edilmesi, Sosyal Hayat ve İşgücüne Katılımı için e-Eğitim Programı Hazırlanması (ABKOSE)’ projesi ile ilgili bilgiler verdi.
Ailede hasta bakımını üstlenen kişilerin yüzde 70’inin kadın olduğu bilgisini veren Kocaman, “AgeSa destekli Sivil Toplum Destek Vakfı kanalıyla aldığımız hibe ile kadınlara özel eğitimler vereceğimiz bir uygulama başlatacağız. Bu eğitimlerle kadınların meslek sahibi olmaları ve hayata katılımları sağlanacak” dedi.
Kocaman, uygulamanın 21 Eylül 2022’den itibaren kullanıma başlanacağını duyurdu.
www.idrak34.com